
Halk şiiri,
halk kültürünün en etkin, en yaygın ve özgün kollarındandır. Halk şiirinin genellikle sözlü bir etkinlik olması ve egemen çevrelerce küçümsenmesi onun yazılı kaynaklara geçmesini kısıtlamıştır. Bu nedenle halk, onu yüzyıllarca gözü gibi korumuş, kulaktan kulağa ve kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirmiştir.
Halk edebiyatındaki coşku ve heyecana bağlı metinler ürünlerin sahibi, işlediği konular gibi özellikler dikkate alınarak üç ayrı kolda incelenmiştir:
Anonim Halk ŞiiriBunların dışında Halk Şiiri’nde aruz ölçüsüyle yazılan bazı nazım şekilleri de vardır.
Âşık Tarzı Halk Şiiri
Dini-Tasavvufi Halk Şiiri
Halk Şiiri Genel Özellikleri
- İslamiyetin kabulünden önceki dönemden büyük izler taşır.
- Genellikle aşk, ayrılık, sevgiliye özlem, doğa güzelliği, toplumsal olaylar, ölüm, yiğitlik din ve tasavvuf konuları işlenmiştir. Şiirler işledikleri konulara göre çeşitli isimler alır.
- Halkın anlayacağı konuşma dili kullanılmıştır.Ancak 17. yüzyıldan sonra özellikle tasavvuf şairleri tarafından arapça ve farsça sözcüklere de yer verilmiştir.
- Nazım birimi dörtlüktür.
- Hece ölçüsü, en çok da 7-8 ve 11’li kalıpları kullanılmıştır.
- Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
- Koşma, Türkü, mani , destan, semai gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
- Divan edebiyatındaki gibi olmasa da söz sanatlarına ve kalıplaşmış söyleyişlerine yer verilmiştir. Örneğin boy selvi ile kaş yay ile kirpik ok ile diş inciye ile anlatılmıştır.
- Halk edebiyatında anlatım samimi, canlı ve sadedir.
- Şiirler belli bir ezgi genellikle saz eşliğinde söylenir.
- Halk edebiyatında, sanatçıların şiirlerin toplandığı defterlere cönk veya mecmua adı verilir.
SEN VARSIN ORDA
Aşkımın temeli sen bir âlemsinSevgi muhabbetsin dilde kelamsın
Merhabasın dosttan gelen selamsın
Duyarak alırım sen varsın orda
Saklarım gözümde güzelliğini
Her neye bakarsam sen varsın orda
Kalbimde gizlerim muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orda
Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar
Renklerin içinde nakşını saklar
Karanlık geceler aydın şafaklar
Uyanır cümlâlem sen varsın orda
Mevcudiyetteki kudreti kuvvet
Senden hasıl oldu sen verdin hayat
Yoktur senden başka ilânihayet
İnanıp kanmışım sen varsın orda
Hu çeker iniler çalınan sazlar
Kükremiş dalgalar coşar denizler
Güneş doğar perdelenir yıldızlar
Saçar kıvılcımlar sen varsın orda
Veysel’i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin sen varsın orda
Âşık VEYSEL
DİLİM BÜLBÜL OLDU ÖTER
Dilim bülbül oldu öterÂhım câna kılar eser
Türlü türlü yemiş biter
Mâmûr oldu bostanımız
Geçenler n’etti n’eyledi
Her birisi bir ad koydu
Leylâ ile Mecnûn gibi
Söyleniser destânımız
Aşk ile başım hoşdürür
Kande varsam yoldaşdürür
Yıl onki’ay sarhoşdürür
Aşk meyin içti cânımız
Mutî olduk aşk hâline
Bakmadık dünya malına
Girdik erenler yoluna
Tamâm oldu îmânımız
Ne kaşadır ne gözedir
Meylimiz görklü yüzedir
Dâima solmaz tâzedir
Bu bizim gülistânımız
Kim buldu dermân ecele
Görsek geri kim ki gele
Dahi gideriz ol yola
Menzildedir kervânımız
Âşık Paşa’m nice nice
Devlet onun ol göz aça
Bizden dahi gelip geçe
Bu yabancı devrânımız
Âşık Paşa
ON BİRİNDE BİR YÂR SEVDİM
On birinde bir yâr sevdim,Taze açmış güle benzer.
On ikide şeker, şerbet,
Oğul vermiş bala benzer.
On üçünde gözün süzer,
Zülfünü gerdana dizer,
Kargı, kamış gibi uzar,
Boyu selvi dala benzer.
On dördünde bedir bedir,
Dostunun ikrarın güder,
Nere çeksen ora gider,
Boynu toklu kula benzer.
On beşinde yaşar yaşın,
Her örnekten bağlar başın,
Tenhalarda arar eşin,
Tez alışkın tele benzer.
On altıda kurt bilekli,
Ünler de Hakk’a dilekli,
Sağrısı yeşil örekli,
Esen poyraz yele benzer.
On yedide deli dolu,
Hiç bilmez gittiği yolu,
Has bahçenin gonca gülü,
Kız turnada tele benzer.
On sekizde göçer göçü,
Kız oğlanda bulur suçu.
Gelinin ibrişim saçı,
Kızıl altın tele benzer.
On dokuzda olur hasta,
Zülüfleri deste deste.
Gelin şeker, şerbet tasta,
Kız petekte bala benzer.
Naçar Karac’oğlan, naçar,
Aşkın kitabını açar.
Yirmisinde vakti geçer,
Geçmez akça pula benzer.
KARACAOĞLAN
BİR RUM GÜZELİNE
Bir Rum güzeline oldum müptelâ
Teşne-dil la’line kanayım dedi
Kaşlar şöyle dursun gözler bin belâ
Gönül ateşine yanayım dedi
Dedim “Ela do moni do kilisa”
Tasvir-i Meryem sûret-i îsa
Dedim ki “Ela do na sefiloya”
“Papas sto heri mu Panayam” dedi
Dedim ey bî-vefâ girme kanıma
Şemşir-i çevrinle kıyma canıma
Teslim-i tam ile geldi yanıma
“Dertli’nin derdini” sınayım dedi
DERTLİ
ALİ’M NE YATARSIN GÜNLERİN GELDİ
Gözleyi gözleyi gözüm dört olduAli’m ne yatarsın günlerin geldi
Korular kalmadı kara yurt oldu
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Kızılırmak gibi bendinden boşan
Hama’dan Mardin’den Sıvas’a döşen
Düldül eğerlendi Zülfikâr kuşan
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Mümin olan bir nihana çekilsin
Münafık başına taşlar üşürsün
Sancağımız Kazova’ya dikilsin
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Şah’ın geleceğin bir gün duydular
Yezitler lânet gömleğini giydiler
İmam Aliyyürriza’ya kıydılar
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Pir Sultan Abdal’ım bu sözüm haktır
Vallahi sözümün hatası yoktur
Şimdiki sofunun Yezit’i çoktur
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Pir Sultan Abdal
GÖNÜL GURBET İLE ÇIKMA
Gönül gurbet ile çıkmaYa gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yüğrüktür bizim atımız
Yârdan atlattı zâtımız
Gurbet ilde kıymetimiz
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönlümdeki dert ilâcı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur da ver içem zehri
Sunam, gurbet ilin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alının ya alınmaz
Ercişli EMRAH
DADALOGLU
(19. yy.)DOSTUN BAHÇESİNDEN YAD EL GEÇMESİN
Dostun bahçesinden yâd el geçmesinKurutur ha nazlı dilber kurutur
Senin sevdan yüreğimde yağ komaz
Eritir ha nazlı dilber eritir
Yüksek olur Arap atın kaltağı
Eşsiz kalmaz koçyiğitin yatağı
Korkarım kötüye değer eteği
Geri dur ha nazlı dilber geri dur
Arap at üstünde olsa postumuz
İkrarından döndü m’ola dostumuz
Bir gün kara toprak örter üstümüz
Çürütür ha benli dilber çürütür
Dadaloğlu’m der ki ben ne yapayım
Hangi din hak ise ona tapayım
Eğil de bir al yanaktan öpeyim
Beri dur ha nazlı dilber beri dur
GEVHERİ
(18. yy.)KARA GÖZLÜ YÂRİM…
Kara gözlü yârim ben gider oldumSakınıp zülfünü yoldurmayı gör
Ağlama sevdiğim yine gelirim
Hasretle aklını aldırmayı gör
Sen benim açılmış gonca gülümsün
Sağ kalır gelirsem yine benimsin
Gündüz hayâlimde gece düşümsün
Gülüne yad bülbül kondurmayı gör
Kara gözlü yârim bana yanıp da
Geleni geçeni beni sanıp da
Ağlayı ağlayı kahırlanıp da
Gül benzini sakın soldurmayı gör
Gevheri de der ki sakın açılma
Yanılıp da dilden bir söz kaçırma
Ellerin yanında göğsün geçirme
Düşmanı kendine güldürmeyi gör
0 yorum:
Yorum Gönder